Aşçının Çırağı

Aşçının Çırağı Yazdır
 
Imageİran şahı Osmanlı sultanına bir yay gönderir.
Yay, en baba pehlivanın bile kuramayacağı kadar serttir, sağlamdır.
Padişah, “Lala” der. “Bir pehlivan bulun da şu yayı kursun.
Bilirsin, Şah bize meydan okumaya kalkıyor”
“Başüstüne sultanım” der lala.
Münadiler bağırır durur pehlivanlar içinde. Yay, müthiş bir şeydir. Gören,
deneyen, vazgeçer.
Hiçbir pehlivan yayı kuramaz. Acayip bir şey...
Padişahın canı yaman sıkılır.
Bu arada elçi de, misafirhanede ağırlanmaktadır.
Paşa, yayı alır ve bir depoya koyar.
Bir aşçı çırağı olan Hüseyin Efendi, kimse yokken yayı eline alır.
Evirir çevirir, kurar boşaltır.
Çocuk oyuncağı gibi oynar.
Bir gün paşanın mutfağa geleceği tutar.
Bir ses duyulur. “Paşa mutfağı teftiş edecek!”
Hüseyin Efendi heyecanlanır, kurduğu yayı ortaya bir yere bırakır.
Etrafı toplamaya koyulur.
Paşa içeri girince, yayı yerde görür ve sorar:
“Kim bu yay ile oynadı?”
Ses yok.
Tekrar sorar. Hüseyin Efendi boynunu büker.
“Ben uğraştım. Kusurumu bağışlayın.”
“Sen bu yayı kurabiliyor musun?”
“Evet”
“Kur bakalım.”
Hüseyin Efendi, yayı eline alır, çocuk oyuncağı gibi
kurar, boşaltır. Resmen oyun oynar.
Paşa çok sevinir.
“Şunun üstüne temiz birşeyler giydirin.
Padişahın huzuruna çıkacak. Orada da kuracak”
Huzura çıkmış Hüseyin Efendi.
Yayı kurmuş, boşaltmış.
Padişah, İran elçisini çağırtmış.
“Söyle şahına. Gönderdiği yayı kurmak için pehlivana lüzum yokmuş. Sıradan bir aşçı yamağı kurup boşaltıyor.”
Hüseyin Efendi coşmuş. Yayı öyle bir kurup boşaltmış ki, ortadan ikiye bölmüş.
Halen yay, Topkapı müzesinde teşhir edilir...
Hüseyin Efendi sonradan paşa olur.
Bugün 7 ziyaretçi (62 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol